21 Aralık 2008 Pazar

GÜZELLİK ŞÜKÜRLE EBEDÎLEŞİR

Mâdem her güzel, güzelliğini sever, elinden geldiği kadar muhâfaza etmek ister ve bozulmasını istemez. Ve mâdem güzellik bir ni‘mettir. Ni‘mete şükredilse ma‘nen ziyâdeleşir. Şükredilmezse değişir, çirkinleşir. Elbette güzelin aklı varsa, hüsn-ü cemâlini (güzelliğini), günahları kazanmak ve kazandırmaktan ve çirkin ve zehirli yapmaktan ve o ni‘meti küfrân ile medâr-ı azab (azab sebebi) bir sûrete çevirmekten bütün kuvvetiyle kaçacak. Ve o fânî, beş-on senelik cemâli bâkîleştirmek için, meşrû‘ bir tarzda isti‘mâl ile (kullanmakla), o ni‘mete şükredecek.
Yoksa ihtiyârlıkta uzun zaman istiskāle ma‘rûz kalıp (soğuk muâmele görüp), me’yûsâne (ümidsizce) ağlayacak ve kabrinde çok günahları kazanan ve kazandıran o çıplak bacakları yılan sûretinde görünecek ve cehennemde o çirkinleşmiş güzel a‘zâlarının yanmalarının azablarını çekecek. Eğer terbiye-i İslâmiye dâiresinde, âdâb-ı Kur’âniye zînetiyle (Kur’ân’ın edeblerinin süsüyle) o cemâl güzelleştirilse, o fânî hüsün (güzellik), ma‘nen bâkî kalacağı ve cennette hûrilerin cemâlinden daha şirin daha parlak bir tarzda kendine verileceği, hadîste kat‘iyetle sâbittir.
Eğer o güzelin zerre mikdar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak.
Kızımın iffeti batmakta rezîlin gözüne,
Acırım tükrüğe billâhi, tükürsem yüzüne.

M. Âkif

0 yorum: