3 Mart 2009 Salı

Suyun Hikayesi


Gelin suyun hikâyesine kulak verelim. Suyun sesinden kendi hakikatimizi seyredelim.
Bir su damlasıydık, insan olduk. Varlığımıza toprak gibi katılan suyu dinleyelim!
Berrak bir ayna olup âlemi içine alacak bir görüş olmak istiyorsak, suyu dinleyelim!
Kurumuş, kokuşmuş ruhlara can sunmak istiyorsak, suyu dinleyelim!
Gelin Mevlânâ’nın sesinden, suyun sadâsını dinleyelim! Onun mâcerasıyla yüce gönüllülerin sırrına erelim:

“Su yeryüzünü gezer dolaşır. Kirleri temizler, muhtaçları ve yetimleri besler, susuzluktan kuruyup kalmış olan susuzlara hayat bahşeder.
Lâkin arılığı-duruluğu kalmayıp, kirlenip bulanınca su da yeryüzünde kirlendiği için şaşırıp kalır. İçten içe feryada başlar:

«-Ya Rabbi!» der. «Sen, bana ne verdinse, onların hepsini dağıttım. Hepsini verdim. Şimdi ben yoksul kaldım. Sermâyemi, elimde bulunan her şeyi temize de döktüm, pise de! Ey sermâye veren padişah!.. Bana daha da fazlasını ihsân et!»
Bu feryatlar üzerine Cenâb-ı Hak, güneşe der ki:
«-Çabuk, onu harâretinle göklere yükselt!» Buluta da:
«-Onu hırpalamadan hoş bir yere götür!..» diye ferman buyurur. Suyu çeşit çeşit yollara sürer. Onu göklerde temizledikten sonra, bazen yağmur, bazen kar, bazen de dolu hâlinde yeryüzüne yağdırır. Sonunda onu, kıyısı olmayan sınırsız denize ulaştırır. Artık damla, yok olmaktan kurtulmuş, katre iken umman olmuştur.
Suların semâda temizlendiği gibi sen de Cenâb-ı Hakk’a yaklaşarak kendini bütün kirlerden arıt. Böylece sen de yağmur gibi ol, bereket ve rahmet saç!”

Hak dostları da, semâda temizlenip berraklaşan su misâli, kalp ve nefis temizliğiyle arı duru hâle gelmişlerdir. Bu derinlikte Allâh’a yakınlaşarak O’nun cemâl tecellîlerinin altında, parlak bir yıldız misâli, kararan dünyamıza ışık saçmışlardır. Onların mânâya uzanan tefekkür nazarlarında, kâinatın sırları dile gelmiştir.

İşte, suyun mâcerasının dile gelişi gibi…

Mevlânâ Hazretleri, su ile insan arasında benzerlik kuruyor. Kirlense de, suyun aslının temiz oluşuna dikkat çekiyor. Tüm Hak dostları, asırlardır, Mevlânâ Hazretleri gibi insanlığı kendi hakikatine çağırıyorlar. Ki böylece insan, kendindeki güzellikleri görüp, o güzelliğe doğru seyr ü sefere çıkacak, o seyr ü sefer de insanlığın kurtuluşuna giden bir yol olacak!... Hak dostları, “Ey insan, sen büyük bir kıymetin sahibisin, o cevheri çamura atmak olmaz!..” deyip, bataklığa düşenlere ellerini uzatırlar. Merhamet olurlar, aşkla kanatlanan bir merhamet… Bedenleri ölse de zaman ötesine kanat çırpan bu merhametle kâfir-mücrim ayırt etmeksizin ümit pınarı olup yüzyıllarca çağıldarlar. İnsanlığı kirlerinden arındırırlar.

(Alıntı)

4 yorum:

şirinem dedi ki...

su ne kadar önemli berraklığı saflığı temizliği aynı insanlarda olması gerekn özellikler gibi çok güzel bir yazı teşşekürler

Adsız dedi ki...

çok güzel,ibret alınacak bir yazı,sağolasın su gibi berrak ve aziz ol arkadaşım.

deniz dedi ki...

Allah razı olsun..

-mka- dedi ki...

Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-û kıymetten..

-mka-