25 Şubat 2009 Çarşamba

İŞİ EHLİNE VERMEK LÂZIM!

Azîz Mahmud Hüdâyî Hazretleri zamanında İstanbul’da vebâ salgını oldu. Her gün pek çok insan vebâdan ölüyordu. Her evi üzüntüye boğan bu âfet karşısında halk toplanıp Hüdâyî Hazretlerine başvurdular. Salgından kurtulmak için duâ talep ettiler. Fakat Hüdâyî Hazretleri “Bu gibi hususlara karışmak bize câiz değildir!” buyurduysa da halk duâ için ısrar etti. Onların bu ısrarına dayanamayan o mübârek zat dedi ki: “Karacaahmet Mezarlığı’na gidin, bir servi ağacının gölgesinde sâdece altında hasırı bulunan yaşlı bir kimse oturur. İsmine ‘Hasırpûş Dede’ derler. Onu bulup derdinizi anlatın. Şâyet reddederse, bizim gönderdiğimizi söyleyin!”

Halk sevinç içinde Karacaahmet Mezarlığı’na gitti. Hasırpûş Dede’yi bulup durumu anlattılar. Dede önce kabûl etmedi. Azîz Mahmud Hüdâyî’nin gönderdiğini öğrenince derhâl ayağa kalkarak ellerini açtı ve duâ etti. O günden sonra İstanbul’da vebâ salgınından ölen olmadı.

Allah dostları kendi başlarına, arzularıyla hareket etmezler; murâd-ı İlâhîye tâbi‘dirler. Kendilerine tanınan ma‘nevî selâhiyeti müsâade olunan ölçülerde kullanırlar. Bu sebeble Azîz Mahmud Hüdâyî kendisinin yetkili ve me’zûn olmadığı umûmî bir musîbetin def‘i için duâya yanaşmamış, halkı bu hususlarda izinli olan bir başka büyük velîye, bir kutuba gönderip duâ etmesini ricâ etmiştir.

0 yorum: